8 Bin Kırım Türkü’nün Trajik Hikayesi
Geçtiğimiz günlerde sizlere, hayatta kalabilmek için umut yolculuğuna çıkan Struma Yolcularının hikâyesini anlatmıştık. Bu hafta da yolu yine ülkemize düşen bir umut yolculuğunun hikâyesini anlatmak istiyoruz: Kırım Türklerinin Mavi Alayı…
Kırım’da olağan bir yaşam sürerken; Josef Stalin’in Kırım Türklerine uyguladığı baskıcı yönetimden kaynaklı Nazi Almanyası saflarında savaşa giren Kırım Türklerinin bu acı hikâyesi ne yazık ki tarihte hakettiği değere ulaşabilmiş değil. İşte tüm detaylarıyla Kırım Türkleri ve Mavi Alay’ın hikâyesi.
Stalin’in Kırım üzerinde uyguladığı baskı politikası
Kırım (Crimean)’ın haritası
1930’lu yıllarda Kırım’ın da içerisinde bulunduğu Sovyet Rusya’da, özellikle de Ukrayna’da, Rus kökenli olmayan insanlara Holodomor Soykırımı uygulanıyordu. Bu soykırımda suni bir kıtlık yaratılmış ve insanlar açlığa yani ölüme mecbur bırakılmıştı. 10 milyon kadar insanın hayatını kaybettiği bu soykırımın temel sebebi, Sovyet Lider Josef Stalin’in jeopolitik konum sebebiyle bölgeyi Rus ağırlıklı bir nüfus ile donatmak istemesiydi. Nitekim bölgede yaşamlarını idame ettiren Kırım Türkleri (Kırım Tatarları) de bu soykırıma fazlasıyla maruz kaldılar.
Türkiye’nin girişimleriyle Mavi Alay kuruldu
Sovyet kapısına dayanan Nazi Almanyası’nın orduları, Kırım Türkleri için bu kâbustan bir kaçış yolu olabilirdi. Nitekim Stalin yönetiminden son derece rahatsız olan Kırım Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti’nden destek talep ettiğinde kendilerine gelen yanıt da Nazi Almanyası’ndan yana taraf olmalarıydı.
Hitler’in ordusu Kırım’a gelmeden önce Türkiye’nin de girişimleriyle resmî adı “Kırım Türk Nefsî Müdafaa Taburları” olan ve yaklaşık 8 bin kişiden oluşan orduya, Türklüğün simgesi olarak taşıdıkları bozkurt sembolü ve gök rengi sancaklarından ötürü kısaca Mavi Alay adı verildi.
Osmanlı’dan gelen Alman hayranı yöneticiler halen yönetici
Mavi Alay’ın Almanya saflarında savaşa katılmasını bizzat Türkiye istemişti. Bu karar hem Kırım Türkleri için bir çıkış yolu olacaktı hem de Türkiye, soydaşlarına sahip çıkan bir devlet olmanın gururunu yaşamak istiyordu. Ankara Hükümeti’ndeki genel düşünce de savaşı Almanya’nın kazanacağı yönündeydi. Tıpkı I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi Alman hayranlığı besleyen çok sayıda yönetici, Türkiye Cumhuriyeti’nde de önemli görevlerdeydi ve bu kararın alınmasında etkili oldular.
Türkiye aynı zamanda hem izlediği denge politikasından taviz vermemiş hem de direkt olarak savaşa girmemiş oluyordu. Almanya da savaşı kazandıktan sonra kendisine bağlayacağı Kırım’da Kırım Türkleri’ne refah içinde yaşayabileceği özerk bir devlet vaadinde bulunmuştu. İkili anlaşmanın hakemi ise Türkiye’ydi.
Mavi Alay, II. Dünya Savaşı’nda rehberlik ve istihbarat görevlerinde bulundu
Mavi Alay, sayıca az olmasına rağmen Almanya’nın pek çok konuda faydalanabileceği bir birlikti. Nitekim Hitler’in Ordusu, Sovyet Rusya’nın coğrafi bilgilerine çok hâkim değildi. En azından Mavi Alay, Rusya’yı Alman askerlerinden daha iyi tanıyordu. Bu sebeple Mavi Alay, Nazi askerlerine genellikle rehberlik yapıp; istihbarat, casusluk ve haberleşme konularında destek veriyordu. Bundan ötürü Mavi Alay’ın cephelerde savaşmadığını açıkça söyleyebiliriz.
Almanya savaşı kaybedince Mavi Alay için yeni bir hikâye başladı
Daha önce görmemiş olanlar için “Kırım Sancağı”
Savaş, Almanya’nın kaybıyla sonuçlanınca Kırım Türkleri de hayatlarını kurtarabilmek için göç etmek zorunda kaldı. Nitekim artık Sovyet Rusya topraklarında alacakları her nefes, onlar için acı bir ölüm anlamına geliyordu.
Kırım Türkleri, savaşın ardından soluğu İtalya’da aldılar. İtalya’nın Pazulla Bölgesi’ne göç eden Kırım Türkleri; coğrafi olarak Kafkasya’ya benzeyen Pazulla Bölgesi’nde, Kırım’da yaşadıklarından daha rahat bir hayat yaşıyorlardı fakat Müttefik Kuvvetler’in Pazulla’ya yaklaşmasından ötürü Avusturya’ya göçmek zorunda kaldılar.
İngilizlerin 1 ay misafiri oldular
Stalin, Kırım Türklerinin kaçmasından rahatsız olmuştu. Zaten vatana ihanet (?) suçundan Kırım Türklerini kendince yargılamış ve haklarında da ölüm kararı almıştı. İngiliz birlikleri, Avusturya’ya geldiğinde Kırım Türklerini bir mülteci kampında kontrol altına aldılar. Burada mülteci yaşamı süren Kırım Türkleri, durumdan çok da rahatsız değildi. Nitekim İngilizler; Kırım Türklerine Stalin’den daha insancıl davranıyordu ve hayatları Kırım’daki hayatlarından daha rahattı.
Moskova’dan gelen ölüm fermanı
Bu süreçte hem İngilizlerin hem de Kırım Türklerinin aklında olası tek bir senaryo vardı. Her iki taraf da Türkiye’nin Kırım Türkleri’nin kendisine iadesini talep etmesini bekliyordu. Bu sayede hem İngilizler mülteci olarak gördüğü Kırım Türkleri’nin vebalinden kurtulacaktı hem de Kırım Türkleri göçebe yaşamlarına son verip düzenli bir hayata başlayacaklardı.
Fakat Türkiye’den beklenen iade talebi bir türlü gelmedi. Daha da kötüsü Moskova’dan “emir” niteliğinde bir tebligat gönderildi. 28 Mayıs 1945’de Stalin imzalı tebligatta “Kırım Türkleri’nin Dellach Kampı’na gönderilmesi ve burada Sovyet Orduları’na teslim edilmesi gerektiği” yazılıydı. Ayrıca tebligata göre Kırım Türkleri’nin sayısı Sovyetler tarafından belirlenmişti. “Firarlardan İngiltere sorumlu tutulacaktır” maddesi de dikkat çekiyordu.
İngilizler eli kolu bağlı bir şekilde Türkiye’den haber beklediler
İngilizler bu haberi ilk başta taşkınlık yaşanmaması adına Kırım Türkleri’ne “Affedildiniz, adilce yargılanıp özgür bir hayat yaşamak için Rusya’dan bekleniyorsunuz” şeklinde iletti. Bazı kaynaklarda Rusya’nın İngiltere’ye Kırım Türkleri’nin yaşaması konusunda teminat verdiği de yazılıdır.
Kırım Türkleri, İngilizler tarafından Dellach Kampı’na getirildiğinde İngilizler, Sovyetler’in tutumundan durumu anlamıştır. Bu çaresiz insanları Rusya’da bekleyen tek şey ölümdür. İngilizler bu duruma üzülür fakat ellerinden de bir şey gelmemektedir. Türkiye’nin araya girmesi ya da Stalin’in vazgeçmesi ihtimalleri üzerine evrak işlerini ağırdan alırlar fakat ne Türkiye’den ne de Stalin’den bekledikleri adımlar gelmez.
Kırım Türklerine sunulan tek seçenek: İntihar edebilirsiniz
İngilizler, eli kolu bağlı bir şekilde Kırım Türkleri’yle acı gerçeği paylaşır ve şöyle derler “bu acı ölüm yerine tek seçeneğiniz maalesef nehre atlayıp intihar etmeniz, sadece buna göz yumabiliriz”.
Ertesi gün trenlere bindirilen 7 bin kadar Kırım Türkü’nden 3 bin kadarı Drau Nehri’ne atlayarak yaşamlarına son verir. Zaten Rusya’da da kendilerini bekleyen son çok da farklı değildir. Geriye kalan 4 bin kadar Kırım Türkü trene binmeyi tercih etmiştir. Onların umduğu ise, tren Türkiye’den geçerken bir şekilde Türkiye’nin kendilerine sahip çıkmasıdır.
Ölüm treni Türkiye’ye geldiğinde Kırım Türkleri’nin beklentisi boşa çıktı
Ne acıdır ki tren Türkiye’ye geldiğinde Kırım Türklerinin durumu Struma’dan çok da farklı olmadı. Ölüm treni, Kars yakınlarına geldiğinde trendekiler artık ölümden kurtulmanın imkânsız olduğunu anlamışlardı.
Vagonlardan “bizi kurtarın” feryatları yerine “bizi Ruslara vermeyin, onların yerine siz sıkın, dost kurşunu acıtmaz” gibi yürek burkan sözler yükseliyordu. Treni korumakla görevli Türk askerleri bu durumdan bir hayli etkilenmiş fakat kendilerine “vagonlara çivi çakın, sağlamlaştırın, dışarı çıkmasınlar” emri gelmişti.
Kırım Türkleri ikinci kez intihar yolunu seçti
Kırım Türkleri’nin dışarı çıkmasını engellemek için vagonlara çivi çakılırken Ruslar’a teslim olmak istemeyen 2 bin kadar Kırım Türkü, vagonları kırarak Serder Abad Kızıl Çakçak baraj gölüne atlayarak intihar etti. Geriye kalan 2 bin kadar Kırım Türkü ise çivilerle sağlamlaştırılmış vagonlara bindirilerek yolculuğa devam etti.
Tren, Türkiye sınırını terk ettiği anda trenden indirilen 2 bin kadar Kırım Türkü, Sovyet Rusya – Türkiye sınırında kurşuna dizilerek infaz edildi.
Mavi Alay’ın ardında bıraktığı sır perdesi
Bu olay hakkında Türkiye’de hiçbir zaman resmi belge açıklanmadı. Ne Naziler için kurulan Mavi Alay’a öncülük etmesi konusunda ne de Kırım Türklerinin sığınma talebini neden reddettiği konusunda gerekli açıklamalardan kaçınıldı.
- Avusturya, şahitlik ettiği katliamın anısına Oberdrauburg Bölgesi İrschen Köyü’nde Kırım Türkleri adına bir anıt inşa ettirmiştir.
Kültür – Sanat dünyasında Kırım Türkleri
Zülfü Livaneli’nin Serenad adlı kitabında hikayenin merkezinde Struma yatsa da; ana karakter Maya’nın ninesi bir Kırım Türkü’dür ve hikayeye göre asker olan dedesi, ninesini trenden kurtarmıştır.
2014 yılında başrollerinde Murat Yıldırım, Selma Ergeç ve Baki Davrak’ın bulunduğu Kırımlı filminde Kırım Türklerinin hikayesine yer verildi.
2016 yılında düzenlenen Eurovison 61. Şarkı Yarışması’nı Ukrayna adına katılan Kırım Türkü Jamala (Cemile) 1944 adlı şarkısıyla kazandı. Şarkıda Kırım Türkleri’nin Stalin Dönemi’nde çektiği acılar anlatılırken nakarat bölümünün Türkçe olması da dikkat çekti. Bu duruma Rusya o dönem bir hayli tepki göstermişti.
Editör yorumu…
Kırım Türkleri anısına dikilen anıt
Türkiye Cumhuriyeti olarak Mavi Alay Faciası’nı henüz resmî olarak anmadığımızı, tıpkı Struma Faciası gibi bu olaya da ders kitaplarımızda yer vermediğimizi hatırlatmak gerek. Şanlı tarihimize ait çekilen dönem dizilerin de bir gün Mavi Alay ve Struma’ya da yer verilmesi; bu faciaların tekrar yaşanmamasını dileriz.
Peki ya sizler daha önce Mavi Alay’ın bu hikâyesini duymuş muydunuz? Struma Faciası ile Mavi Alay Faciası hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda belirtebilirsiniz.